AHMET METE: “SAYIN BAŞBAKAN ALEKSİS ÇİPRAS’TAN DAHA CESUR VE MAKUL OLMASINI BEKLEDİĞİMİZİ BELİRTMEK İSTERİM”

    AHMET METE: “SAYIN BAŞBAKAN ALEKSİS ÇİPRAS’TAN DAHA CESUR VE MAKUL OLMASINI BEKLEDİĞİMİZİ BELİRTMEK İSTERİM”

    Öncelikle SİRİZA ANEL koalisyon hükümetinin azınlığa bakış açısını nasıl buluyorsunuz?

    A.METE: Öncelikle bu hükümeti eleştirmezden evvel bir önceki hükümetlerin de yaptıklarına bakmak gerekir. Maalesef içinde yaşadığımız bu devlet bu Azınlığın samimiyetine hiçbir zaman inanmamıştır. Örneğin İskeçe Türk Birliği’ne ve diğer bazı kurumlularımıza gittiğimizde buralarda bir levha görürüz. Bu levhalarda Yunanistan için şehit olmuş insanların isimleri var. Dolayısıyla vatan savunmasında Azınlık insanımız Hıristiyanlarla birlikte aynı safta yer almış şehit düşmüşlerdir. Bugünkü duruma bile baktığımızda Azınlık insanından hiçbir şekilde kötü suç işlemiş insan çıkmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta Azınlık insanımız tüm haksızlıklara rağmen bile hiçbir şekilde bir protesto gösterisi dahi yapmamıştır. Bizler bu kadar iyi niyet içerisindeyken, maalesef Yunan devletinin bu azınlık ile sıkıntıları var. Azınlık olarak Meclis’te ne zaman güçlü olsak, hep başımıza bir şeyler gelir. 240 İmam Yasası’nı unutmayalım. Müftülük konusunda bu gün hükümetin hayata geçirmek istediği kararnameye baktığımıza, vekillerimiz açısından şimdi de eğer böyle bir şey olursa büyük bir bahtsızlık ve şanslık olur diye düşünüyorum. Bizler hükümetten isteğimiz içinde bulunduğumuz kötü durumdan, bizleri daha kötü duruma getirmesinler.

    Hükümetin Müftülük sorunu ve bugüne kadar bu konuda atmış olduğu bazı adımlar sizce sorunu çözmeye yönelik mi?

    “YUNAN DEVLETİYLE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE BU AZINLIĞIN KARŞISINDA DURANLARA İBRET OLSUN. SİZLERİ ADETA LİMON GİBİ SIKACAK VE DAHA SONRA ÇÖPE ATACAK”

    A.METE: Hükümetin Müftülük konusunda atmış olduğu adımlar hiçbir şekilde sorunu çözmeye yönelik değildir. Hükümetin yapmış olduğu çalışmalar tamamen bu Azınlığa bir baskıdır. Azınlığın elde etmiş olduğu kurum ve kurum başlarıyla beraber kurumları bitirmektir. Bu arada Müftülük makamını gasp eden kişiler hakkında da şunları söylemek istiyorum: Bu makamlarda oturdukları zaman içerisinde en azından o buldukları makamı idare edip koruyabilselerdi, en azından Azınlığın yüzüne bakıp, ‘Biz zarar vermedik’ diyebileceklerdi. Artık şerri yetkiler gitti, yaş sınırı geldi. Azınlıktan kaçarak ve satarak siz bunları yaptığınız zaman Azınlık yanınızda olmaz. Burada en büyük zararı Azınlık kurumlarımız zarar görüyor. Yunan devletiyle işbirliği içerisinde bu Azınlığın karşısında duranlara ibret olsun. Sizleri adeta limon gibi sıkacak ve daha sonra çöpe atacak. Dolayısıyla bu insanlar Müftülük kurumumuzun elimizden çıkmasına sebep olan insanlardır. Bu insanlar toplumu sattı ve Azınlık insanımız da bu kişileri toplum önünde silkeledi ve tekmeledi.

    Sizce hükümetin müftülüklerle ilgili hazırlamış olduğu son kararnamede neyi amaçlıyor, bundan sonraki süreçte Azınlıkta neler yaşanabilir?

    “YUNANLILARLA BİRLİKTE HOŞGÖRÜ İÇERİSİNDE YAŞAYAN BİR TOPLUM İSTİYORSA, BU TOPLUMUN DİNİ ÖZERKLİĞİNİ KORUMASI GEREKİR”

    A.METE: Hepimiz biliyoruz ki Yunan devleti Azınlık eğitimine yaptığı müdahalelerle kendi açılarından bakıldığında bir başarı sağladı. Devlet eğitim konusunu da zannediyorlar ki din konusu da böyledir. Ancak ben beş vakit namaz için Arabistan’a gidemem. Ben beş vakit namaz için camime giderim. Ben bu ibadetlerimi yaparken güvendiğim insana namazı, cenneti, ahireti teslim ederim. Bu unsurları güvenmediğim insana teslim etmem. Bu namustur. Maalesef Yunan devleti bunu anlayamıyor. Halbuki Yunan devleti eğer bu toplumun sağlıklı bir toplum olmasını istiyorsa, Yunanlılarla birlikte hoşgörü içerisinde yaşayan bir toplum istiyorsa, bu toplumun dini özerkliğini koruması gerekir. Hatta bu hususta bizlere destek vermesi gerekir. Dindar insandan zarar gelmez. Fakat bunların hedefi şu: Türkçe ve Türklük olmasın. Onların istedikleri senaryoya göre Müftülükte, mühür hac şeklinde Yunanca olacak. Bu makamda Yunanca dili konuşalacak. Bunların kafasındaki camilerde hutbeler Yunanca olacak, vaazlar Yunanca verilecek. Tüm bu durumlar bana şunu anlatıyor: Şimdi bizler leb demeden leblebiyi anlayamazsak, bu da Müslümanlıkta geri olduğumuzun iddiasıdır. Müslüman uyanık olur, akıllı olur, kafayı kullanır. Azınlık ‘Sünnetsiz imamlar’ diyebileceğimiz bu hususu görmezse, bu devlet bu edepsizliğini yapacak. Azınlığı Rodos yapacak. Rodos’ta cami var, ama camiye giden yok. Bir çok Osmanlı eseri var, hepsi kilitli durumda. Batı Trakya’da da İskeçe’de bir merkez cami kalacak. O camide de devletin dili kullanılacak. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.

    Azınlık milletvekillerinin Müftülük konusunda sergiledikleri tavrı nasıl buluyorusunuz?

    “BU TOPLUM İÇİN ELEMİZİDEN NE GELİYORSA YAPMAMIZ GEREKİR Kİ, HERKESİN ÖNÜNDE ANLIMIZ AK OLSUN”

    A:METE: Azınlık milletvekillerimizin bu konularla yakından ilgilendiklerini görüyorum. Milletvekillerimizin, Azınlığın bu hususta atılan adımlara tepkilerini gördüklerini ve bu tepkilerini de ilgili mercilerde dile getirdiklerini görüyorum. Şunu açıkça söylüyorum; kim olursa olsun eğer bu toplumun başında duruyorsak, bu toplumun başına geleceklerin vebali de sırtımızdadır. Vekil de öyledir, Müftü de öyledir, Belediye başkanı da öyledir. Bu toplum için elemiziden ne geliyorsa yapmamız gerekir ki, herkesin önünde anlımız ak olsun.

    Son olarak hükümetten bu konuda beklentileriniz nelerdir, Batı Trakya Türk Azınlığı'na hangi mesajı vermek istersiniz?

    “DEVLETİMİZ VE HÜKÜMET YETKİLİLERİ DİN HANESİNİ ÇOK GÜZEL OKUMALIDIR”

    A.METE: Öncelikle sizlerin aracılığıyla devletimize bir çağrıda bulunmak istiyorum. Devletimiz böyle bir oyuna girişmesin. Böyle bir oyuna girişirse o sakin toplumu çok kötü şekilde kışkırtmış olur. Çünkü devletimiz ve hükümet yetkilileri din hanesini çok güzel okumalıdır. Bu din hanesi başka bir şeye benzemez. Din hanesi kadının örtüsüdür. Gençlerin namusunu koruyarak evlenene kadar başka birisine gitmemesidir. Eğer birileri bu dinin en önemli kurumunu oynatmaya kalkarsa, bu toplumu da yerinden oynatmış olur. Ben gayet açık söylüyorum ve kimseyi de tehdit etmiyorum. Ben burada yarın olabilecekleri okumaya çalışıyorum ki, bu toplumun ve kimsenin zarar görmesini istemiyorum. Bunu he yerde söylüyorum, bu topraklar için benim dedem canını vermiştir. Arnavutluk’ta mezarı yok adam orada yatıyor. Neden? Yunanistan için. Dolayısıyla ben Yunanistan’da torunlarımın da yaşamasını ve ölmesini istiyorum. Devletimizin ve siyasilerin bu hususlara dikkat etmesi gerekir. Bizler artık bu toplumda beraber hareket etmeyi öğrendik. İskeçe olarak isteğimiz takdirde yaklaşık 18 bin oyu istediğimiz partiye yönlendirebiliriyoruz. Artık uyanık olmak ve hakkımızı aramak gerekir.

    “SAYIN BAŞBAKAN ALEKSİS ÇİPRAS’TAN DAHA CESUR VE MAKUL OLMASINI BEKLEDİĞİMİZİ BELİRTMEK İSTERİM”

    Bizler toplum olarak Sayın Başbakan Aleksis Çipras’tan daha cesur ve makul olmasını beklediğimizi belirtmek isterim. Bu toplumda sayın Çipras’ı, Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’a benzeten bir çok insan vardı. Tabii sayın Çipras’ın işi de kolay değil, çünkü ortağının kim olduğunu çok iyi biliyoruz. İnşallah belki bu tasarının geri çekilmesi hususunda olur, belki Azıznlığın tepkisi karşısında bunlara ‘dur’ demesi olur şeklinde bir hareketlilik bekliyoruz. Çünkü bizler gereçketen Azınlık olarak sayın Çipras’a oylarımızla büyük bir destek verdik. Bu desteğimizin bizlere ‘tokat’ olarak geri dönmesini istemiyoruz.

    “BİZ MÜTEKABİLİYETİ HEP İSTEDİK VE İSTİYORUZ

    Azınlığımıza da şu mesajı vermek istiyorum; Azınlığımızın artık ‘Susma, oturma ve büyüklerimiz bilir’ deme vakti gelmiş geçmiştir. Bundan sonra da madem ki Yunan devleti tepki istiyor, tepki zamanı gelecektir. Hazırlıklı olmak gerekir. Bizler Türkiye’de Papazlara verilen hakları bizler de istiyoruz. Fazla bir şey istemiyoruz. Türkiye’deki Azınlık bütün hakları alırken, bizleri de burada ezmenin hiçbir manası yoktur. Dolyısıyla mütekabiliyet esasları Azınlıkları, Azınlık bırakırken verilen bir haktır. Bunu devlet büyükleri dünyanın karmaşık olduğu zamanlar, kendi insanlarını başkalarına emanet ederken, bir garanti olarak vermişlerdir. Eğer bu esas kaldırıldığı zaman tek taraflı iyi niyet olur. Ama öbür tarafta bu iyi niyet olmaz. Nitekim bu durum ortaya çıkmış ve ispatlanmıştır. Türkiye’de bütün kiliseler tamir edildi. Türkiye’de Hıristiyanların olmadığı beldelere Papazlar, Mitropolitler atandı. Türkiye’de Azınlıklar, ‘Çok rahatız’ diyerek haklarını aldıklarını ilan ediyorlar. Bizler; bizim can damarımız gidiyor, kanımız bitiyor, camilerimiz yıkılıyor, minare izinlerimiz yok, ezanlarımıza karışılıyor, imamlarımıza müdahale ediliyor, diye bağırırken bu hüsnü niyet değildir. Bu bir tarafın ezilmesidir ve biz buna karşıyız. Biz mütekabiliyeti hep istedik ve istiyoruz.

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.