“HAFİF BULDUM”

    “HAFİF BULDUM”

    DOKUNU - YORUM

    "Her emeğin karşılığı vardır ve seviye en azından kendi dengini arar."

    Zaman zaman dostlarla sohbet ortamları esnasında sorular yöneltilir. Eldeki malûmatlar dahilinde cevaplar verilir. İkna olunur veya olunmaz onu bilemiyoruz ama elimizden gelen izahatı aktarmaya çalışıp esirgemiyoruz. Açıklama şeklinde soruların veya doğrudan kısa soruların kimden nasıl iletileceğini de bilemezsiniz.

    Sohbet-muhabbet grubunun sohbetin bir deminde bir abimiz açıklamasını yaptığı bir durumun sorusunu da yöneltiverdi. Ona bu defa cevap vermedim. Zira sima ve edasından öğrenme amaçlı değil de, sınama amaçlı olduğu belli idi, Abimiz bu cevabı biliyordu ama şaka yollu hafiften bizi de sınamaya tabi tutuyordu. Alınmadım. Hatta kendisinin cevabı bildiğini, onun için ona cevap vermeyeceğimi söyledim. Ortam, kendisi ve etrafımızdakilerle hafif tebessüm havasına büründü. Abimiz izafi açıklamada bulunmayınca da konu öylece kapanmış oldu.

    Bu sohbet grubunun müdavimleri kendi çaplarında bazı okumalar yapıyorlar. Okuduklarından sohbet faslına renk katan cümleler kullanarak sohbeti zenginleştiriyorlar. Bazen de soru minvalinde cümleler tevcih ediyorlar. Kendilerince müphem kalan ayrıntıları da bir başkasından öğrenmenin yolunu tercih ediyorlar.

    İnsanların kıyafetlerine, şekillerine, beden yapılarına, makamlarına - mevkilerine vs bakarak kimin hangi bilgiyi elde edip bildiğini, kimin de bilemediğini bilemezsiniz. Buna binaen de hüküm veremezsiniz. Aksi durumda kendinizi itibar suikastına kurban etmekten kurtaramazsınız.

    Cevap vermediğim sorunun sahibi abimiz birkaç hafta sonra tekrar oluşan sohbet faslında kendi köy camilerinden cuma günü geçen vaize aynı soruyu sorup sormadığını soran arkadaşlara, sormadığını söyledi.

    Meselenin anlatılmak istenen boyutu bu değil aslında. Burada önemli olan ve üzerinde derinden düşünülmesi gereken acı gerçek “neden?” sorusuna verilen gerekçeli şu ilginç cevap olmalı:

               

    “HAFİF BULDUM”

     

    Ortam bir anda gülüşlere bıraktı kendini. Bu gülüşler hakaret etmek için değildi tabi. Acı gerçeği çekinmeden telaffuz eden duruma ve onun ortaya döktüğü acı gerçeğe ve de bu tarz görüş beyanına alışık olmayışımızın tezahürüne idi.

    Kastedilen “hafiflik” bedenin kilogram ağırlık birimi ölçüsünün hafifliği değildi. Beyin donanım “hafifliği” idi. Acı gerçek de tam da burası idi.

    Bedenimizin hacmi - ağırlığı ne olursa olsun, oraya pek itibar edilmiyordu bilginin kulvarında. O cüsseler ve ağırlıklar başka kulvardaki branşlara gerekli ve orada itibar görüyor. Olmazsa olmaz şart olarak karşımıza çıkıyor.

    Bir meslekte görev icra ediyorsanız, beyin donanımınız “HAFİFE” alınacak kadar sığ fikre sahip olamaz. Branşınızla ilgili konularda mesleğinizin temel bilgilerini rahatlıkla izah edebilecek donanıma sahip olmak zorundasınız. Herkes uzman olamaz ama “hafif” kalacak düzeyde ilkel bilgi ile de mesleği icra edemezsiniz.

    Mesleki ana kaynaklarından bi-haber meslek etiketi alarak, eğitimin temel kuralından geçmemiş, bu tarakta bezi olmayanlardan ders alarak açığınızı kapatacağınızı, makam - mevki vs ile eşyanın silüetinde varlığınızı kabul ettireceğinizi düşünerek devam ederseniz, sadece kendinizi aldatırsınız. Görüntüsüne ve kıyafetine bakarak tasnif ettiğiniz insanlar da “hafif buldum” gibi kısa cümlelerle sizi bir teraziden geçirirler ve etiketi de böylece yaftalayıverirler de haberiniz olmaz.

    Milletin yaftalamalarını itham edici bulmak yerine, eğitimini aldığın branşın ana kaynakları üzerinde “okumalara, incelemelere” devam edilmiş olsaydı bu haller yaşanmazdı.

    Hayat öğretiyor. Hemde acı vererek öğretiyor. Hayatın tabii akışı da zaten bu.

    Mesleki bilgileri genişletmenin yolu, elde edilen etiket sonrası hayatında gayret göstermekten geçmektedir.

    Sadece okul sıralarındaki yılların bilgisi ile ve ne hikmetse anladım, öğrendim dediği bilgiler de temel kaynak sahiplerini aşağılamaktan iki adım ileriye gidemeyen söylemler de, bilgi olarak, hemde esas doğru bilgi olarak aktarılıyorsa, etiketin adam etmediğinin daha açık bir gerçeği olamaz.

    • Bilgi kaynağından mahrum cümlelerle vaziyeti kurtardığınızı düşünüyorsanız “hafif olursunuz” 
    • Her ciddi sohbeti lâkayt kelimelerle lâubalileştirirseniz “hafif olursunuz” 
    • Acziyetinizden cevap veremiyorsanız “hafif olursunuz”.
    • Ortamın şark kurnazı uklâsına cevap veremiyorsanız “hafif olursunuz”.
    • Sanal ortamın bilgi kirliliğinden edinilen yanlış bilgilerin yerine temelli esas bilgileri ikame edemiyorsanız “hafif olursunuz”.
    • Televizyon vs ortamlarından mesleki temel bilgi edindiğinizi zannederek açıklama getirmeye gayret ediyorsanız “hafif olursunuz”.
    • Makamınızın havası ile bir başkasından kaynağa dayalı bilgiyi kabullenemiyorsanız “hafif olursunuz”

     

    Olursunuz da olursunuz. Ama bilgisine itibar edilen biri olamazsınız.

    Ne varki, bu durumu görebilen beyin, kendini geliştirme içgüdüsüne sahip olan beyindir.

    Gördüğü eksiklikte kalmayı kabullenmeyen beyindir.

    Kendi emeğinin karşılığı olanın altında olanlardan ders alacak seviyeye inmemektedir ve bunu kabullenmemektedir.

    Her emeğin karşılığı vardır ve seviye en azından kendi dengini arar.

    Aşağıya bakıp kalanlarda ise öğrendim dediklerinin gerçekten bilgi oluşunda şüpheleri vardır.

    Bunlar bu durumu tespit edemezler.

    Herkesi aynı kategoriye koymayı da isabetli düşünce, adaletli karar, doğru uygulama vs olarak görürler.

    Siz, siz olun. Ağırlığınızı hafifletmeyin.

    Beyin bedava vesselâm.

                      Saygılarımla.

    15 - Ağustos -2023 Salı

    Selahattin KESİT

    Gümülcine -Komotini-

    Batı Trakya / Yunanistan

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.