29 Ocaklar anıldı

    Previous Next

    29 Ocaklar anıldı

     

    29.01.2024

    Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulunun düzenlediği 29 Ocak etkinliği 29 Ocak 2024 akşamı Gümülcine Türk Gençler Birliğinde gerçekleşti. Toplantıda, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu’nun “29 Ocak 1990 hala karanlık bir dönemimi çağrıştırıyor ve 34 yıl sonra bile aydınlatılması gereken bir olay gibi karşımızda duruyor.” Sözleri damgasını vurdu.

    İbrahim Şerif’in yönettiği etkinliğe konuşmacı olarak Gazeteciler Hülya Emin ve Ozan Ahmetoğlu ile Koray Bağdatlı katıldı.

    Etkinliğe; Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosu Aykut Ünal ve eşleri, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa, milletvekili Özgür Ferhat, Kozlukebir Belediye Başkanı Erdem Hüseyin, Yassıköy Belediye Başkanı Caner İmam, Mustafçova Belediye Başkanı Ahmet Kurt, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Sedat Hasan, DEB Partisi G. Başkanı Çiğdem Asafoğlu, BAKEŞ Başkanı Dr. Hüseyin Bostancı, sabık milletvekili Galip Galip, BİHLİMDER Başkanı Mehmet Emin Ahmet'in yanı sıra diğer dernek başkanları v.d. seçilmişler katıldı.

    Program aramızdan ayrılan 29 Ocak kahramanları anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Devamında da 29 Ocaklara ait bir sinevizyon gösterisi sunuldu.

    Program başlangıcında, katılımcılara ve konuşmacılara katkılarından dolayı teşekkür eden Gümülcine S. Müftüsü İbrahim Şerif “Neden 29 Ocak? 29 Ocak bardağın taştığı anlar olduğunu ve o gün seslerini duyurmak için rahmetli Özal ile Papandreu’nun Davos’ta bir araya geleceklerinden insiyatif aldıklarını ve dikkat çekmek istediklerini belirtti.

    Sonuç ne oldu? 1990 yılında rahmetli Dr. Sadık Ahmet’le hapisteydik. Kırma – dökme olaylarını Selanik Dudullu hapishanesinden seyrettik.

    Biz, o gün bu birlik ve beraberlikte ne kazandık? Bu çok önemli. Başbakan Miçotakis 1991 yılının başlarında Gümülcine’ye geldi ve “İsonoma – İspolitia” dedi.

    O günler biz geto hayatı yaşıyorduk. Ehliyet alamıyorduk, inşaat yapamıyorduk. İşte bütün bu olaylardan sonra 29 Ocak gerçekleşti.” Görüşlerine yer verdi.

     

    Hülya Emin, tarihi bir yolculuğa çıkarmak istediklerini ve gençlerin bunları hatırlamadığını belirten Hülya Emin, “Abaylar Cuntası ülkemizde demokrasinin kesintiye uğratıldığı dönemdi. Ancak Batı Trakya Türk Azınlığı için çok daha meşakketli, zorluklarla geçen bir dönemi ifade ediyordu. 1974’te demokrasi geçti, ne yazık ki Batı Trakya Türklerini teğet geçti. Azınlık sorunlarla yaşamaya devam etti. Araba ehliyeti almak hayaldi. Bankadan kredi almak hayaldi. Bir çivi çakmak bile mmkün değildi. Bu zorlukların yaşandığı bir dönemde azınlığın etnik kimliğinin inkarı ortaya çıktı.

    1983’te KKTC’nin hemen ertesinde 1 Aralık’ta Gümülcine Türk Gençler Birliği’nin, 2 Aralık’ta Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nin, 7 Aralık’ta İskeçe Türk Birliği’nin tabelaları polis tarafından indirildi. 1920 -1930’lu yıllarda kurulan azınlık kuruluşları yasaklı hale düştü. Azınlık tabii ki hukuki mücadelesini başlattı. Zaten 1988 29 Ocak olaylarına götüren süreç, Gümülcine Türk Gençler Birliği ile Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliğinin Yargıtayda iki dernekle ilgili alınan kararın azınlık tarafından öğrenilmesiydi. Karar olumsuzdu. Karar Kasım 1987’te çıktı. Bunu Batı Trakya Türkleri tarafından öğrenilmesi 5 Ocak 1988 yılında oldu. Bu da bardağı taşıran son damla oldu. İnsanlar yaşadıkları bütün sorunlara ek olarak bir de etnik kimliğin inkar edilmesini artık kabul edemeyecek durumdaydılar.

    25 Ocak’ta Azınlık Yüksek Kurulu toplandı ve eylem kararı aldı. Eski Cami’de Cuma namazını takiben Vilayet’e kadar bir yürüyüş gerçekleştirilecek, belli bir süreyle okullar kapatılacak ve talepler ilgili makamlara iletilecekti. Bu eylem yasaklanma girişimiyle karşı karşıya kaldı, polis bunu yasakladı. Cuma namazını yasakladı. Özgürlüğün olmadığı yerde Cuma namazı kılınmaz dendi ve bütün camilerde Cuma namazı kılınmadı.

    Herşeye rağmen burada 30-35 bin insan toplandı. Söyledikleri tek bir şey vardı: O da Türk kimliğini haykırmaktı. 29 Ocak 1988 Türklük yürüyüşü olarak tarihe geçti. Azınlığın en büyük kitlesel eylemiydi. Daha önceki eylemlerden çok farklıyıdı. Herkes etnik kimliğini söylemek için sokaklara dökülmüştü.

    29 Ocak 1990 ise çok daha önemli. Bu sürece nasıl gelindi. Türk kimliğinin inkarı dolayısıyla, artık Batı Trakya Türk Azınlığının siyasi partilere hiç bir güveni kalmamıştı. Bunun üzerine bağımsız listeler halinde seçimlere katılma kararı alındı. Rodop ilinde “Güven” ve İskeçe ilinde de “İkbal” bağımsız listeleri oluştu. İk kez Dr. Sadık Ahmet bağımsız milletvekili seçildi...

    Yayınladıkları bir bildiride “Türk” ibaresine yer verdikleri ve toplumsal barışı tehdit ettikleri gerekçesiyle Dr. Sadık Ahmet ve İbrahim Şerif cezaevine gönderildi. Rodoplu milletvekili olduğu için dışarıda kaldı. Bütün bunlar 29 Ocak 1990’da vandalizm olaylarının habercisi gibiydi...

    Öğle saatlerine yakın Türk Azınlığına ait dükkanlar kırıldı, yağmalandı. Polis saldırganlara müdahale etmedi. Yüzlerce iş yeri tahrip edildi. Her şey kontrol dışındaydı. Mehmet Emin Aga ve Ahmet Faikoğlu darp edildiler ve Türkiye’de tedavi edildiler. Mal ve can güvenliği yoktu...

    İnsanlar bu vahşet karşısında korkmuşlardı. Bu çok korkunç bir insanlık ayıbıydı. Hiç bir yetkili çıkıp ta bu konularla yüzleşmedi ve özür dilemedi...”

     

    36 yıl sonra yine 29 Ocaklar’ı anmak için yine burada olduklarını ve aramızdan ayrılan 29 Ocak kahramanlarını rahmetle andıklarını belirten Ozan Ahmetoğlu, “Ne değişti ne değişmedi. 1988’de Batı Trakya Türk Azınlığı Türklüğünün inkarına karşı ayağa kalktı, tepki gösterdi. Milli direniş günüydü...

    Bir asimilasyon, ve baskı politikası; göçe zorlama politikası. Klasikleşti ama bardağı taşıran son damla. Nedir bu? Bu kurumun, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliğinin ve devamında da İskeçe Türk Birliğinin yasa dışı ilan edilmesidir. 1983 yılında tabelaların sökülmesi, akabinde kapatma davaları ve bunların en azından iki dernek için 1987 yılında sonuçlanması.

    Batı Trakya Türkleri 29 Ocak 1988’de ne söyledi? Baskı görüyoruz ve bu baskıyı istemiyoruz. Kimliğimizi inkar ediyorsunuz ve biz buna “Hayır” diyoruz. Bir “Türküz”, “Türk” olarak yaşayacağız ve bu bölgede insan gibi, haklarımıza sahip olarak yaşayacağız. Verilen mesaj buydu.

    İki yıl sonra 1990’da “Türküz” diye milli kimliğini haykıran kitleleri görüyoruz. Aslında bu halk haksızlıklara hayır demekteydi...

    1990’da “Senmisin hakkını arayan, seni cezalandırıyorum” deniyor. Dükkanları kırıyorum, talan ediyorum. Planlı ve programlı bir sindirme gibi görünüyor. 29 Ocak 1990 hala karanlık bir dönemi çağrıştıryor, 34 yıl sonra bile aydınlatılması gereken bir olay gibi karşımızda duruyor...

    1988’de “Batı Trakya’da Türk Azınlık yoktur” politikasına karşı bir başkaldırı gösterdiler. O dönemde “Türk Azınlık” demek yasaktı, yoktu! Devletin yaklaşmına göre.

    Aradan 36 yıl geçti. Yunanistan AB’nin tam üyesi oldu. O günden bugüne ne değişti? Aklıma 6-7 ay önce yaşadıklarımız geldi. Peki ne yaşadık? Eskiden olduğu gibi üst üste iki seçim yaşadık. 10 milyonlık Yunanistan’ın seçim tartışması sizler oldunuz. Haziran 2023’teki seçimlerde bir numaralı gündem maddesi Batı Trakya Türkleri oldu. Konu döndü dolaştı, Batı Trakya Türklerinin milli kimliğinin inkarına geldi. Siyasetçiler 36 yıl sonra milli kimliğimizin inkarı konusunda birbirleriyle yarıştı. Batı Trakya Türklerini bir tehdit ve tehlike unsuru olarak lanse etmekten geri durmadılar.

    Batı Trakya Türklerinin amacı kin ve nefret tohumları ekmek değil. Geçmişte yaşananları, kötü olayları temcit pilavı gibi gündeme getirmek hiç değil. Biz, önümüze bakmayı seven bir toplumuz. Biz, düşamanlıkları kışkırtan ve bunlardan olumsuzluklar üreten bir toplum değiliz. Bunu yüz küsür yıllık azınlık tarihimizde defalarca kanıtlamış bir toplumuz. Haklarımızın gaspedilmesini, milli kimliğimizin bugüne bugün, Avupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen kimliğimizin inkar edilmesine de müsaade edemeyiz; bunu hoş göremeyiz ki bu konuda sesimizi demokrasi ve hukuka dayanarak yükseltmeye devam edeceğiz. İskeçe Türk Birliği 40 yıldan bu yana hak arama mücadelesi veriyor. 15 yıldan bu yana AİHM’nin kararlarının uygulanmasını bekliyoruz...” İfadelerine yer verdi.

     

    Bilimsel yönden bir pencere açmak istediğini belirten Koray Bağdatlı, “Psikolojide “politik psikoloji” diye bir anlam var. Çok önemli bulduğum iki kavram var.

    Seçilmiş travma ve seçilmiş zafer. 29 Ocakları da bu iki kavram etrafında kurguluyorum. Anlatılanlarla bağdaştırılan bir konu.

    Seçilmiş travma, bir grubun kendisini çaresizlik içerisinde hisstemesidir. Bunları yaşayan ve acı çeken toplumun olumsuzluklar karşısında yas tutamaması seçilmiş travmaya dönüşür. Bunun devamında ezilme dugusuyla gelişen savunmalar ile birlikte olay nesilden nesile aktarılıyor ve adeta etnik kimliğin zedeleyici unsuru olmaya başlıyor. Etnik kimlik en önemli sembollerinden bir haline geliyor...” Görüşlerine yer verdi.

    ©2017 Burasi Batı Trakya. Tüm Hakları Saklıdır.

    Please publish modules in offcanvas position.