Batı Trakya Türkleri Ramazan ayı ile birlikte manevi bir iklimi yaşamanın ve Bayrama ulaşmanın heyecanını yaşadılar. Bir çok köyümüzde, tüm iklim ve ekonomik şartların ağırlığına rağmen bu işi kendilerine görev edinen fedakar insanlarımız sayesinde iftar geleneği bir kez daha gelecek nesillere aktarıldı.
İnsanlarımızın hoşgörüyü yaşadığı bir zaman diliminde dünyada İslâm’a ve Müslümanlara karşı sindirme, korkutma ve ırkçı yaklaşımlar ne yazık ki devam etti. Avusturya’da yasadışı faaliyetler yapılıyor gerekçesiyle, suçluların cezalandırılması yerine, Müslümanlar cezalandırılmaya çalışıldı ve sonuçta camilerin kapatılmasına karar verildi. Demokrasi ve insan haklarını savunan Avustrurya gibi devletler ne yazık ki son zamanlarda böyle çirkin ve insanlığı yüzyıllar öncesindeki inanılmaz olaylara götürür nitelikteydi. Avusturya v.d. bazı Avrupa ülkeleri ne gariptir ki terörü ve teröristi korur gibi bir konuma gelmiş durumdalar.
Bu konuda basının da büyük suçu ve teşviki olduğu görülmektedir. Örneğin ülkemiz Yunanistan’da ulusal basın her gün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını çarpıtarak ve gerçek dışı yorumları da katarak okuyucularına sunmaktadır. Yunanistan’a tehlikenin hep doğudan geldiğini anlatan, Türk düşmanlığını körükleyen diğer kurum ve kuruluşlar da bunlara eklendiğinde insanlar tabii ki bir panik havasına bürünmektedirler. Türk düşmanlığını bilinç altına yerleştirme nedeniyle de insanlardaki bu panik her zaman canlı kalmaktadır.
Bütün bunların yanında Yunan adalarının ve genelde Yunanistan’a gelen Türk turist sayısının bir milyona ulaşması ve bazı Yunanlı işadamlarının Türkiye’ye yatırım yaparak orada kendi kültürlerini yaşatmaları da güzel bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Ramazan ayı boyunca bunlar yaşanırken, Selanik’te ve Atina’da yaşayan binlerce Müslüman Bayram namazını yine yollarda, parklarda ve stadyumlarda kılacak. Bir türlü bitirilemeyen Atina’daki caminin gölgesinde, ne yazık ki Yunanistan’ı Avrupa’nın camisi olmayan ülke sıralamasında ilk sırada tutmaya devam edeceğe benziyor.
Din özgürlüğü deyince önce samimi ve gerçekçi olmak gerekir. Münferit bazı gruplara uygulanan bazı durumları tekrar veriyormuş gibi göstermek ülkemizdeki din özgürlüğüne fayda sağlamaz; olsa olsa iç siyasi malzeme olarak kullanılabilir. Örneğin geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığının Dimetoka Tekkesi olarak da bilinen Seyyid Ali Sultan Dergahı’na yılda beş defa belirli bir dede eşliğinde törene izin verilmesi gibi. Oysa Dergah 1400’lü yıllardan bu yana faaliyettedir. Halk burasını korumakta ve kollamaktadır. Şimdi kalkıp “yılda beş defa tören için izin veriyoruz” demek şüpheli ve anlamsız bir karardır.
Bu samimiyetsizlik, göstermelik hareketler ancak ve ancak; Dimetoka’daki Çelebi Sultan Mehmet Camii, Rodos, Selanik ve Atina’daki camiler ibadete açıldığı zaman ortadan kalkar. Gerisi boş laftan ibarettir.
Bu duygularla herkesin Ramazan Bayramını tebrik ediyor; sağlıklı, mutlu ve hoşgörülü günler temenni ediyoruz.